17 Ocak 2016 Pazar

Kök Aşı Yemeği


Wikipedia der ki;
Ispanak (Spinacia oleracea), Amaranthaceae familyasından yaprağı etli koyu parlak yeşil, sarımsı yeşil çok sayıda çiçekli tek yıllık otsu bir bitkidir. Asya kıtasının orta ve güneybatı bölgelerinin yerlisi olan bu bitki dünyanın birçok farklı bölgesinde gıda olarak tüketilir. İran'dan 11. yüzyılda Araplar tarafından Avrupa'ya, İspanya'ya götürülmüştür.
Temel Reis için; Ağzında piposu ve geniş çenesiyle bu denizci karakter başı sıkıştığında ya da güce ihtiyacı olduğunda bir teneke kutu konserve ıspanağı ağzına boşaltıyor; pazıları şişiyor karşısına çıkanı yeniyordu. Yanlış bir hesap sonucu demir içeriğinin yüksek olduğuna inanılan bu sebze böylece ailelerin favorisi haline geldi ;) aslında eser miktarda demir bulunup daha çok C vitamini ve iyot içermektedir demektedir…

Neyse konumuz bu değil.. Bugün beni yazmaya iten bugün pişirdiğim kök aşı yemeği… Ispanakla ne alaka diyen de vardır belki şimdi eğer okuyorsanız bu yazıyı.. Bilirmisiniz kök aşı yemeğini.. Yediniz mi hiç? Ispanak çok sevmedim. Belki çok demir içermemesine rağmen ağzımda demirimsi bir tat bıraktığından belki de diyet listelerinin vazgeçilmezi olduğundan J))))) Ama kök aşı diyince ağzım, evimizin ulusal şefi Arda Türkmenin yemek tarifi yaparkenki gibi sulanır… Ispanaktaki o sası tat yoktur, değişik bir aroması vardır bana çok güzel gelen ve annemi ve anneannemi hatırlatan…

Nedir kök aşı yemeği… Efeeeendiiimmm artık anlamışsınızdır pek çok kişinin attığı ıspanağın kökünden yapılan bir yemektir.. Zıkkımın kökü değil ıspanağın kökü ;)))) Nasıl mı yapılır çok kolay aslında ıspanağın kökü olarak gördüğümüz kısmı keyfinize göre ıspanak yapraklarından çok az miktarda alıp kesip o pempecik topraktan çıkan kökleri, topraktan çamurdan kirden hafifçe kazıyarak arındırıyorsunuz. Bknz yukarıdaki fotoya ;)

Sonrası çok daha kolay ;) ıspanakları gönlünüze göre ister elinizde 1 kere ya da 100 ister bulaşık makinenizde yıkayıp kökleri ile beraber kullanın isterseniz sadece kökleri kullanın. Klasik olarak zeytinyağı ve soğan ikilisini ocağa koyup biraz pembeleştirebilirsiniz. şimdi şefler karamelize etmek diyorlar sanırım. Ya da önce soğan arkasından ıspanak ve kökler ve üzerine salça koyup hepsini çiğden pişirebilirsiniz. Ayrıca tuz, kırmızı pul biber, havuç, nohut veya patates arzuya göre, damak tadınıza göre eklenebilir. Ne diyor Arda şefim; mutfağınızın şefi sizsiniz, ne isterseniz, neyi yakıştırırsanız yemeğinize ekleyebilirsiniz. Görüntüyü mü merak ediyorsunuz. Bknz aşağıdaki foto ;)

Sonrası mı kapatın kapağı ama hiç su koymayın ltf pişsin kendi kendine, tabi ki kısık ateşte ;) Uzun süre tutmayın miktara göre kapağı çok açmayarak pişip pişmediğine siz bakarsınız artık… Servis yaparken yoğurdunuzu yine keyfinize göre sade, sarımsaklı, pul biberli vs vs vs ile karıştırıp üzerine boca edebilir ya da sadece kökün tadını almak için sade yiyebilirsiniz.
Siz bu satırları okurken sayın Vedat Milor gibi ağzımı şapırdatarak yemeğimi yedim bile.. Bakınız son foto ;)) ..



Gerçi benim damak tadıma göre biraz tuzlu olmuş, İzmir’deki kuaförüm Sevil’in değil de annemin bu yıl biraz tuzlu olan salçasını mı kullandım acaba… Ama güzel olmuş, ellerime sağlık..

Sevgi, saygı ve selamlarımla güzel bir Pazar dilerim…….

NOT: Bundan sonra sanırım dün yarım bıraktığım filmi izlemek için harekete geçeceğim. Belki daha sonra onu yazarım J

16 Ocak 2016 Cumartesi


NERGİS



Yıl bitiyor, yılın son günü derken yeni yılın ilk ayını devireceğiz neredeyse ve ben epeydir yazamadım.. İster yeni yıl rehaveti diyin ister yeni yıl heyecanları şu resimdeki nergisleri görünceye kadar yazma isteğim gelmedi.   Aralık ayında İzmir’de sezonun ilk nergislerini görüp alamamış üzülmüştüm. Bugün gördüğümde çığlık atasım geldi sevinçten ;)
Hep söylediğim gibi; nergisin o zarif dalını gördüğümde, beni coşturan kokusunu duyduğumda, onu alıp evime getirdiğimde, evimdeki vazonun içine yerleştirdiğimde ve evim nergis nergis koktuğunda mutlu olurum. Şimdi de bu yazıyı yazarken yanı başımda….
Vikipedi kardeş der ki;
Nergis, nergisgiller (Amaryllidaceae) familyasından Narcissus cinsinden bitki türlerinin ortak adı.
Bu bitkilerde sap 20-80 cm kadar yükselebilmektedir. Soğanlı olan bu bitkilerde taç yaprakları beyaz veya sarının karışımları şeklindedir.
Anavatanı Avrupa olan bu bitkilerin en çok tür zenginliğine İspanya ve Portekiz'de rastlanmaktadır. Ancak doğal olarak tüm Akdeniz kıyılarında, hatta bunun uzantısı olan Japonya'ya kadar aynı enlem dereceleri arasında görülmektedir. Dünyada Avrupa, Kuzey Amerika, Kuzey Afrika ülkelerinde tarımı yapılmaktadır.
Bu bitkinin soğanları en az 1 sene ara ile kullanılmaktadır. Zira çiçeğini vermiş olan soğan ekilirse, bir dahaki seneye çiçek vermez.
Narcissus poeticus, Türkiye'de Ege Bölgesi'nde özellikle Karaburun ve Mordoğan'da yetiştirilmektedir.
O yüzden Nergisi hep İzmir taraflarının çiçeği diye bilirdim, İzmir’de yaşıyorken. O nedenledir ki Karadeniz’de Akçakoca’nın denize bakan tepelerinin birinde gördüğümde bugünkü gibi çığlık atasım gelmişti ve bu sefer atmıştım sanırım. 2 dal nergis, her şeyden uzakta tek başına ne kadar asil ve zarif ve vakur ve bir o kadar da güçlü görünüyordu J 

 

Bir de derki vikipedi kardeş;

Narkissos (mitoloji)Narkissos. Kendine âşık olanlara aldırmayıp, onları karşılıksız bırakan ve çok güzel bir peri kızı olan Ekho, bir gün avlanan bir avcı görür. Narkissos adındaki bu avcı çok yakışıklıdır. Ekho bu genç avcıya ilk görüşte âşık olur. Ancak Narkissos bu sevgiye karşılık vermeyerek, peri kızının yanından uzaklaşır. Ekho bu durum karşısında günden güne eriyerek, kara sevda ile içine kapanarak ölür. Bütün vücudundan arta kalan kemikleri kayalara, sesi ise bu kayalarda 'eko' dediğimiz yankılara dönüşür.Olimpos dağında yaşayan tanrılar bu duruma çok kızar ve Narkissos'u cezalandırmaya karar verirler. Günlerden bir gün av izindeki Narkissos susamış ve bitkin bir şekilde bir nehir kenarına gelir. Buradan su içmek için eğildiğinde, sudan yansıyan kendi yüzü ve vücudunun güzelliğini görür. O da daha önce fark edemediği bu güzellik karşısında adeta büyülenir. Yerinden kalkamaz, kendine âşık olmuştur. O ana dek kimseyi sevmediği kadar, sevmiştir kendi görüntüsünü . O şekilde orada ne su içebilir, ne de yemek yiyebilir, aynı Ekho gibi Narkissos da günden güne erimeye başlar ve orada sadece kendini seyrederek ömrünü tüketir. Öldükten sonra da vücudu nergis çiçeklerine dönüşür. 

Ezoterizm'de Narkissos

Yunan mitolojisinde Narkissos adıyla sözü edilen, adını narsizme, narkoza, bir çiçek familyasına (nergisgiller) ve bir çiçeğe vermiş olan Narsis (ya da Narkissos), Klasik Mitoloji'deki bir kahraman olup, öyküsünün kaynağı eski Yunanistan’daki Eleusismisterleri inisiyasyonudur.

Narsis’in öyküsü kısaca şöyle anlatılır: Narsis, ırmak ilahı Kephissos ile arındırıcı suların bekçi perisi Liriope’nin oğlu olarak doğar. Bir kahin, ebeveynine Narsis’in dünyada, kendi yüzünü görmediği sürece yaşayacağını bildirir. Narsis bir gün bir su birikintisine dökülen bir kaynağın yanına gelir ve su birikintisine doğru eğilerek oradaki sudan içmeye başlar. Doğal olarak, bu sırada, birikintide yansıyan yüzünü görür. Kendi yüzünü görünce önce şaşkınlığa düşer, sonra kendini hayranlıkla seyre dalar ve kendisine âşık olur. Bu seyirden kendisini bir türlü alamayan Narsis gitgide hissizleşir, dünya yaşamına gözlerini yumar ve bulunduğu yere kök salarak açılmış bir çiçeğe dönüşür. Bu çiçek, güneş gibi, sarı göbekli, beyaz yapraklı, çevresine güzel kokular yayan bir çiçektir. Ölümünden sonra Styx nehrinin sularına katılır.

Narsis’in öyküsündeki sembolizm şöyle açıklanır:
·         Narsis’in suda kendisini görmesi ve kendisine âşık olması, yeni üyenin önceden dışarıda aradığı en büyük sırrın, hakimiyet asasının, bilgelik anahtarının kendi içinde olduğunu farketmesini, içindeki “spiritüel tesir” kanalını keşfetmesini simgeler.
·         Narsis’in gitgide hissizleşmesi ve dünya yaşamına gözlerini kapamasında, dünyasal isteklerden tümüyle uzaklaşması, başka insanların önem verdiği dünyasal, maddi değerlerin kendisi için artık hiçbir şey ifade etmemesi simgelenir.
·         Çiçek ve çiçeğin açılması varlığın “spiritüel tesir”i kendi başına (rehberi olmadan) çekip aktarabilecek duruma gelmesini simgeler. (Çiçek tüm ezoterik ekollerde aynı anlamda kullanılmıştır; nergisin yerini kimi ezoterik ekollerde gül, kimilerinde lotus almıştır.) Aldığını çevresine yayması, rengi ve biçimi küçük bir güneşi andıran nergis çiçeğiyle ifade edilmiştir.
·         Aldığı spiritüel tesir, burada, tesirin tüm geleneklerde en çok kullanılan sembolü olan, içtiği su ile simgelenmiştir.
·         Ölen çiçeğin ırmağa katılmasında ise, spiritüel tesirin kaynağı ile özdeş olma, spiritüel tesir zincirinin bir halkası olma simgelenir.

O yüzden midir ki bana hep hep asalet, zerafet ve gücü çağrıştırması ;)))

Sevgi selam ve saygılarımla

NOT: Bugün anlık bir boşluk doğdu, uzun süre sonra ilk defa tek başıma sinemaya girdim. Baktım en uygun seans saati The Hateful Eight idi.. Aldım bileti. Keyifle girdim içeri çünkü Tarantino'nun sinema salonunda seyredeceğim ilk filmi ;))) Ama düşünemedim ki bu film Tarantino'dan ve tabi ki süresi standartlardan çok uzun. İnce esprilere, mimiklere gülerken zaman çok çabuk geçmiş ve benim arkadaşımla buluşma vaktim gelmiş apar topar üzülerek sinemadan ayrıldım. Şimdi aklım filmde kaldı iyi mi... Kıssadan hisse gideceğiniz filmlerin başlama saati kadar bitiş saatine de bakın!!!!

31 Aralık 2015 Perşembe



Yılın Son Günü Sendromu

Pazartesi sendromu varsa, artık 31 Aralıkta sosyal medyada ne yazsam sendromu var mı bence var ;) Bir de yeni yılda temiz sayfa açıyoruz ya bu kalbimizden de temiz sayfaya bu yıl ne yazsam, geçen yıl yazdıklarımı yaptım mı ehh bazısını, bu yıl da aynı mı olsun, ya ne ilave etsem ay bilemedim durumları kadın erkek farketmez pek çok kişide var mı e var valla... Bende bu ruh hali yok diyen bile, biri sordu mu bi kal geliyor diye düşünürüm hep :))))

Çalışırken hep bir sonraki yıla geçerken arada bir kaç gün boşluk olacak, o boşlukta işte bir şeyler değişecek, tekrar iş başı yaptığımızda bambaşka olacağız diye hayal ederdim hep.. Komik ama bu hep böyle sürdü.. Bir umuttur işte yaşamak!!!!

Benim yeni yıl dileğim ne mi olacak :)))

Bu yıl diyorum ki; ey 2016 geleceksin biliyoruz gelirken lütfen;

biz piyonlara güzel yarınlar getir görecek gözlerle birlikte,
maşa olanlara sağduyu ve akıl getir kalplerine sevgi ile birlikte
maşayı tutanlara ve maşayı tutanları tutanlara akıl ve ruh sağlığı getir gerçek insanlıkla birlikte
bana da saf sevgi, saf aşk getir akıl,ruh ve beden sağlığı ile birlikte

Gel ve bu kez gerçekten mutlu et bizi


Son gün yazımı şu bildiğimiz hikayeyi hatırlatarak bitiriyorum. Her zamanki gibi sevgi, saygı ve selamlarımla.

Bir kadın, evinden dışarı çıkar ve uzun beyaz sakallı üç yaşlı adamın evinin önünde oturduklarını görür. Onları tanımaz.
- "Ben sizi tanımıyorum ama aç olmalısınız" der.

"Lütfen içeriye gelin ve bir şeyler yiyin."
- "Evin erkeği içerde mi?" diye sorarlar adamlar.
- "Hayır" der kadın. "O dışarıda."
- "Öyleyse içeri gelemeyiz" diye cevap verirler.

Akşam olup kadının kocası eve geldiğinde, kadın başından geçenleri kocasına anlatır.
- "Git onlara söyle ben evdeyim içeri gelebilirler" der.
Kadın dışarı çıkar ve onları içeri davet eder.
- "Hepimiz aynı anda içeri girmeyiz." der yaşlı adamlar.
Kadın öğrenmek ister ;
Yaşlı adamlardan bir tanesi açıklar :
- "Onun adı ZENGİNLİK" der ve bir arkadaşını gösterir, bir diğerini işaret eder,"O BAŞARI",
ben de SEVGİ." Sonra ekler ; "Şimdi içeri gir ve kocanla konuş, hangimizi evinizde istersiniz?"
Kadin içeri girip söylenenleri kocasına anlatır.
Adam duyunca neşelenir.
- "Ne güzel!" der, "madem öyle, Zenginliği içeri
çağıralım ve evimizi zenginlikle doldursun." 
Karısı itiraz eder ;
Bu sırada konuştuklarını evin diğer köşesinde bulunan
gelinleri duyar. Zıplayarak gelir ve kendi fikrini söyler.
-"Sevgi'yi çağırsak daha iyi olmaz mı?
Evimiz sevgiyle dolar!"
- "Gelinimizin önerisini dikkate alalım" der adam karısına. "Dışarı çık ve Sevgiyi bizim misafirimiz olması için davet et."
Kadın dışarı çıkar ve üç yaşlı adama sorar ;
- "Hanginiz Sevgi? Lütfen içeri gel ve misafirimiz ol".
Sevgi ayağa kalkar ve eve doğru yürümeye başlar.Diğer iki yaşlı adam da onu takip ederler. Kadın şaşırmış bir şekilde Zenginlik ve Başarıya sorar :
Zenginlik ve Başarı bir ağızdan cevap verirler :
- "Eğer Zenginlik ya da Başarıyı davet etmiş olsaydın diğer ikisi dışarıda kalırdı ama sen Sevgiyi davet ettin.
O nereye giderse biz de oraya gideriz. Nerede Sevgi varsa, orada Başarı ve Zenginlik de vardır!"



29 Aralık 2015 Salı



Biterken Yılın Son Günleri 2

Ne demiştim; tatlı tatlı, yumuşak yumuşak adımlar ve bu adımlar atılmaya başlandı :) Ne mi yaptım sigaraya ara verdim. Bıraktım diyerek beyne sert sinyal göndermiyoruz. Cümlemiz şudur; Ben sigara içmeye izinliyim. Bununla birlikte sigara içmemeyi tercih ediyorum, sağlığı seçiyorum :) Bugüne kadar pek çok içici gibi pek çok kez ara vermeyi denedim. Bu aralar bazen uzun bazen kısa oldu ... Dileğim bu kez bu aranın ömrümün sonuna kadar olmasıdır . Yeni yılın beyaz sayfasına yazılacak bir dilek işte bana .... Yukarıdaki foto Havana'dan ;) Bu yazıya uydu mu ne? Emekli olduktan hemen sonra yani 2 yıl önceki ama bana iyi gelen bir yolculuktu onu da bir süre sonra burada da paylaşacağım...

Görüşmek üzere .....

Sevgiler , selamlar, saygılar

NOT: Blogumla ilgili düşüncelerinizi paylaşırsanız çok mutlu olurum :))))


23 Aralık 2015 Çarşamba

Biterken Yılın Son Günleri...


Ayakkabı kutuları konusunun üzerinden iki yıl geçti. Aynı gün ben de erken emekli oldum...

İki koca yıl  çabucak  ve güzel geçti. Face hatırlattı şimdi, o dönem gönderdiğim foto ile... Gerçi bu arada fazla bir şey yapmadım. Belki de yapmam gereken buydu. Dingin, huzurlu, sağlıklı geçirdim.

Bundan sonra nadastan çıkma zamanı... Bekle 2016... Funda geliyor... Öyle büyük adımlarla değil... Küçük, mutlu, sağlıklı, dengeli, sevgi dolu adımlarla...

İlk adımım, yeni yılda oluşturmaya çalışacağım bir blog:)

O zaman kocaman bir MERHABAAAAA

NOT: Foto, Kübadan ;)



Papatya

Kökün o kadar sağlam mı ki,
Papatya?”
Taht kurmuşsun en sarp kayanın başına…
Neden öyle tir-tir titriyorsun
En tıfıl esintiyle…
Papatya salına-salına eğilip kulağıma
“Sen bakma benim böyle salındığıma
Bu benim bahar günlerimdir
O dem gelip geçtiğinde
Köküm öyle sağlam ki derin kayalarda…”
Can Yücel

Not: Fotoyu 2014 Mayısta Como Gölü gezimde çekmiştim.. En bi sevdiklerimden :)))